Müslüman Tüketiciyle Helal Gıda Arasındaki Engeller
Prof.Dr.Mustafa NUTKU
Müslüman tüketiciyle helal gıda arasındaki engellerin en önemlilerinden bazıları, aşağıdaki beş alt başlık altında tasnif edilebilir:
1 – Ferdî sahadaki engeller: Yetişkin bir Müslüman tüketicinin helal gıdaya ulaşmak için bu konuda tercihi, seçimi ve arayışının olması, birinci derecede önem arz eder. Müslüman tüketicinin Müslümanlığı, bütün tercihlerine yansımalıdır; neyi talep etmesi gerektiğini bilmeli ve talep etmelidir. Bazı Müslüman tüketicilerin, Allah’a ve onun Resulüne iman, bağlılık ve itaatlerindeki zayıflıkla orantılı olarak değişecek şekilde, İslâm’ı hayatlarına tatbikleri de değişmektedir. Islah edilmemiş nefis, lezzete, rahata fazla önem vermek gibi, Müslüman sıfatına yakışmayan haller, onu helal gıda arayışından geri bırakabilmektedir ve helal gıdaya ulaşmasını engellemektedir. Her hususta olduğu gibi, helal gıda konusunda da ferdin Allah’a ve Resulüne itaati, öncelikli bir husustur.
2 – İlmî sahadaki engeller: Helal gıdanın lüzumu, önemi, ne olduğu, nasıl elde edilebileceği konusunda bilgisizlik, eksik veya yanlış bilgi, Müslüman tüketici ile helal gıda arasında mühim bir engeldir. Vaaz, konferans, seminer, açık oturum, makale, internet, radyo ve TV programları ile asrın iletişim teknolojisi en iyi şekilde kullanılmağa çalışılarak bu eğitimin verilmesi; vicdanın ziyası olan din ilimleriyle, aklın nuru olan fen bilimlerinin mezcedilerek gerçeğin bulunması ve helal gıda arayışının topluma benimsetilmesi gerekirken, bunun aksi davranışlarda bulunan ve sağlam delillere dayanmadan: “- Toplumumuzdaki helal gıdaya karşı kayıtsızlık, umumî bir beladır; bu konuları açarsak, herkesin kafası karışır. En iyisi, bu konulardan bahsetmemek.” diyen din âlimlerine de rastlanmaktadır.
3 – İçtimaî sahadaki engeller: Küreselleşen dünyamızda, Müslüman toplumuna İslâm dışı kaynaklı bazı görenekler çok yaygın ve etkili kitle iletişim araçları vasıtası ile girmekte; bunları zamanla o toplumda birçokları da normal karşılamaktadırlar. Resmî ve özel sektörde çeşitli işyerlerinde çalışanlardan namaz kılan, eşi başörtülü olan, Sünnet-i Seniyye’ye uymak için sakal bırakan, içki içmeyen birçok çalışanın işten atılmağa kadar bile varabilen baskılara maruz kaldıklarının duyulması, Müslüman tüketicilerden bazılarının helal gıda arayışına girmek konusunda cesaretini kırmakta; yalnız tüketicilik hakkına değil, onun “Temel Hakları”na da aykırı bu içtimaî baskılar, helal gıda arayışının da bir engeli olmaktadır.
4 – İktisadî sahadaki engeller: Gıda üreticilerinden, İslâm’a uzak olan bazıları, helal gıda standartlarının yürürlüğe girmesinden rahatsızlık duyduklarını açıkça belli etmektedirler. Hem iç piyasadaki gıda pazar paylarını kaybetmemek, hem de “Helal Gıda Standardı”na uymamak istediklerinden, kendi aralarında güç birlikleri kurup ortak hareket etmekte, helal gıda standardının yürürlüğe girmesinin, helal sertifikalandırma yapılmasının önüne güçlükler çıkarmağa ve Müslüman tüketicinin helal gıdaya ulaşmasını engellemeğe çalışmaktadırlar.
5 – Siyasî sahadaki engeller: Bilhassa Türkiye gibi laik bir Müslüman ülkede, “laiklik savunuculuğu” perdesi arkasında, Müslüman tüketicinin helal gıda arayışlarına karşı çıkanlar olmaktadır. İslâm’ın işareti olan her şeye düşman olan bu gurup, İslâm’ın işaretlerine karşı müsamahalı davranılması halinde zamanla toplumda İslâm düşüncesinin güçlenip taraftarlarının artacağı ve bir yolunun bulunup laiklik ilkesinin de Anayasa’dan çıkarılacağı vehmiyle, baskı rejimi savunuculuğu yapmaktadırlar. “Helal gıda” arayışları da İslâm’ın işareti olduğundan, buna karşı da tavır almakta ve Müslüman tüketicinin helal gıdaya ulaşmasını engellemek için çalışmaktadırlar.
Helal Gıda Sertifikası İle İlgili Problemler
Prof. Dr. Hayrettin Karaman
Bugün Müslümanlar dünyanın her yerinde yaşamakta oldukları için yiyip içecekleri ve kullanacakları nesnelerin helal olup olmadığını bilmeye de dünyanın her yerinde ihtiyaç duymaktadırlar.
İslam ülkelerinde helal haram konusunda bilgi almak kolay olmakla beraber burada da âlimler (mezhepler, yorumlar) arasında farklılıklar bulunduğu için halkın kafası karışmakta, kime inanacaklarını, nasıl davranacaklarını bilemez hale gelmektedirler. İşte bu sebepler ve amiller, uluslararası saygınlık ve yaygınlığı bulunan bir kurum veya kuruluşun helal gıda konusuna el atmasını, mezhebi ne olursa olsun her Müslümanın, kullanacağı nesnenin dini hükmü hakkında açık ve seçik bilgi vererek bu sıkıntıyı gidermesini zaruri hale getirmiştir.
Bu zarureti gidermenin önünde bazı engellerin ve halledilmesi gereken problemlerin bulunduğunu görüyoruz:
1. Helal gıda tespiti konusunda yerel ve uluslararası teşebbüsler, çalışmalar ve bunları yürüten kişiler ve kuruluşlar vardır. Ama bunlar arasında gerekli ve yeterli bir bağlantı, bilgi alış-verişi ve işbirliği mevcut değildir.
2. Farklı değerlendirmeler ve fetvalar yalnızca mezhep farkına değil, belli bir hükmün, mesela yeni bir ürüne uygulanması durumunda ortaya çıkan farklı yorumlara da dayanmaktadır.
3. Öncelikle bir ürünün -sağlıkla ilişkisi (sağlığa zararlı olup olmaması) parantez içinde olmak üzere- dinde haram veya mekruh kılınmasını araştırmak ve hükme bağlamak gerekirken araya sağlıkla ilişkisi de sokulmakta, bu yüzden işe fıkıh alimi olmayan taraflar da dahil olmakta, sağlıkla ilişki konusu çok kere tartışmaya açık olduğu, bazı durumlarda kesinlik ve zararın ölçüsü de devreye girdiği için sonuç almak güçleşmektedir.
4. Üretimde kimyevi maddeler ve hormonların kullanılmasının insana zararı konusunda abartmalar ve spekülasyonlar yapılmakta, milyarlarca insanın, tabii olarak yetiştirilmiş ürünlerle beslenmesinin, ihtiyacını karşılamasının imkânsız olduğu göz önüne alınmadan önlerine güçlükler konmakta, kafaları karıştırılmaktadır.
5. Fıkıh alimi olmayan tabipler, kimya uzmanları, biyologlar… “karışım ve değişim” yoluyla maddenin başkalaşmasını farklı anlamakta ve anlatmakta, bu konuda fıkıhtan ayrılmaktadırlar. Bu yüzden fıkıhta “değişme ve başkalaşma” olarak kabul edilen durumlar onlara göre böyle görülmemekte, fıkhın helal dediğine haram deme yolu açılmaktadır.
6. İslam, mensuplarının işlerini zorlaştırmak, onları zora ve çıkmaza sokmak istemez, müslüman oldukları için güçsüz, yoksul ve yoksun kalmalarına razı olmaz. Bu sebeple mükelleflerin önüne “zarurete dayalı ruhsat” kapısını açmıştır. Problemlerin geçici çözümünde çok önemli rol alacak olan zaruret konusu hakkında belirsizlikler ve tartışmalar sona erdirilmeli, tarifler ve sınırlar açık olarak ortaya konmalıdır.
7. Mezheplere bakıldığında helal gıda konusunda köklü ve şümullü bir ihtilafın bulunduğu görülür. Mesela deniz ürünleri içinden yalnızca balığa helal diyen mezhepler yanında, bu ürünlerin hemen tamamına helal diyenler vardır. Kara hayvanları, keserken besmele çekme gibi konularda da birbirine tamamen zıt ictihadlar mevcuttur. Bu durumda “helal damgası ve sertifikasında mezhep farklılıkları” önemli bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır.
8. Helal sertifikası verecek olan heyetin, kuruluşun, kurumun devletle ilişkisinde de bazı problemler vardır. Bu işi kamu kurumları mı, özel kesim mi üslenmelidir? Her ikisinin fayda ve zararları nedir? Çatışma olursa problem nasıl çözülecektir? Ben tebliğimde, bu konularla ilgili tercihlerimi de arz edeceğim. Ama asıl amacım bu problemlere dikkat çekmektir.
Helal-Haram Gıdalar ve Takva
Prof. Dr. A. Nihat ESKİOĞLU
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki anasını-babasını döven, hatta öldüren evlatların zuhurunu; çocuğunu boğan, evladını yaralayıp çöpe atan anaları; yeğenini fidye için kaçırıp bilahare öldüren dayıları; onlarca yüzlerce insanı öldüren canlı bombaları, terörist eylemler;bazı defalar cana da kıyan kapkaç olaylarını; genç kızları, çocukları kirletenleri; başkalarının bankamatiklerinin, mastır ve vize kartlarını kopya edip onların adına para çeken, hesaplarını boşaltanları;Müslüman’a domuz yedirilme gayreti gerçeği ise ayrı ve büyük bir bela; utanmadan, şu kadar karşı cinsle beraber oldum diyen kadın ve erkek itiraflarını, hatta bunları kitap halinde yayınladıklarını yüzümüz kızararak yayın organlarından öğrendik.
İşte bunlar ve bunlar gibi toplumun ne kadar bozulduğunu ve tefessüh ettiğini gösteren olaylardan yayın organları vasıtasıyla pek sık haberdar oluyoruz. Bu yüzden toplumun fertleri arasında yaygınlaşan bu yanlış gidişe ‘dur’ demeliyiz.
Ahir zaman nebisi Pazar-panayır dolaşıp “Vay eksik tartanların haline” diye kötü davranışta bulunanların tekrar dirilişte sorgulanacaklarını (hesaba çekileceklerini), kendilerini müthiş bir azabın beklediğini bildirmiştir.
Bir hak dostu ise “Hangi ceylan göz ki yere akmadı, hangi güzel yüz ki toprak olmadı?” diye sokak sokak dolaşıp insanlara ölümü hatırlatırmış.
Zamanımızda imkânlar çok gelişti. İnsanlar güç ve kuvvetini birleştirmekte, dayanışma içine girmekle başarılarını çok fazla artırmaktadırlar. Kanaatimce aklı başında bir Müslüman, iyi kimselerce kurulmuş sivil toplum örgütlerinden en az üç-beş adedine kayıt olmalı ve imkânı nispetinde onların faaliyetlerine aktif bir tarzda katılmalıdır. Bu sivil toplum örgütleri, sadece mazlumun yanında olmakla, onlara maddi destek sağlamakla kalmamalı, aynı zamanda tekrar diriltileceğine, hesap vereceğine dair imanı terminallerde, tren istasyonlarında, ceza evlerinde v.s. dağıtılmalıdır.
Cemiyet (toplum) iyiye doğru giderse fertler arasında kötülük yaşayamaz, haram gıda yayılma imkanı bulamaz; nitekim ahir zaman nebisi buyurmuş: “Bir zaman gelecek ki bir kadın tek başına Medine’den Hadramevt’e seyahat edecek ve Yüce Yaratıcıdan başka hiçbir şeyden korkmayacaktır.”
Ve bu gerçekleşmiştir. Ama ne yazık ki Müslümanlar Asr-ı Saadet’ten sonra asırlar boyunca, iman nokta-i nazarından zayıfladı; bu, kanaatimce, 1900–1950 arası minimumdan geçti, şimdi yükselmektedir. Lakin çok çalışmalı, çok gayret gösterilmelidir.
İslam’ın Ekonomiye Bakışı Ve Faizsiz Finans Yaklaşımı
Prof. Dr. Nazif Gürdoğan
Bütün bilimler gibi, ekonomi biliminin de, hem normatif, hem de pozitif alanı vardır. Normatif alan kutsal kültüre, pozitif alan da bilimsel çalışmalara dayanır. İslam’ın temel kaynaklarında ortaya konulan ana ekonomik ilkelerin başında faiz yasağı, israftan kaçınma, zekât verme zorunluluğu ve adil yönetim arayışı gelir. Müslümanların ekonomiye bakışının temellerini bu ana ilkeler oluşturur. İslam’da “rant” odaklı değil, “risk” odaklı bir ekonomi vardır.
Seküler kültüre dayanan ekonominin merkezinde, yalnızca kendi gelirlerini düşünen “ekonomik insan” bulunur. Kutsal kültürden kaynaklanan ekonominin merkezinde ise, kendisi için istediğini başkası için de isteyen “erdemli insan” yer alır. Seküler kültürde para kazanmak bir amaç olarak görülürken, kutsal kültürde, kazanca bir amaç olmaktan başka bir anlam yüklenmez. Biri dünyanın ötesini yok sayarken, diğeri dünyayı ötedünyanın atölyesi olarak görür. Seküler kültür yalnızca “dünya”da kutsal kültür hem “dünya”da hem de “ötedünya”da kurtuluşu arar.
Seküler kültürün oluşturduğu ekonomi “faiz” odaklı, kutsal kültürden beslenen ekonomi “kâr” odaklıdır. Faiz ekonominin zehiri, kâr ise panzehiridir. Bu yüzden J. Maynard Keynes’in ortaya koyduğu gibi: Sağlıklı bir ekonomide faiz oranları sıfır olur. Ekonomik güç, paradan para kazanmaya değil, ürün ve hizmet üretiminden gelir sağlamaya dayanır. Bunun için, faiz dinlerin ve bilimlerin, tarih boyunca ana tartışma konularından biri olmuştur.
Faizin yaygın olduğu toplumlarda ekonomik krizlerin önüne geçilemediği gibi, haksızlıklarla birlikte gelir dengesizliklerinin önüne de geçilemez.
“Kur’an Ve Sünnette Hayvansal Ve Bitkisel Gıdalar, İstihale Ve Tagayyür”
Prof. Dr. Hamdi Döndüren
İslâm’a göre gıda maddesi konusunda helal veya haramı belirlemede “menfaatin celbi ve mazarratın def’i” ilkesinden hareket edilmiştir. Yüce Allah insanı yaratıp yeryüzüne indirince, dünyayı bütünüyle yer altı ve yerüstü zenginlikleriyle onun emir ve tasarrufuna vermiş, bunlardan yararlanma ölçülerini de belirlemiştir. Hayvanlar ve bitkiler aleminin insan için yaratıldığı pek çok âyette bildirilmiştir.
İslâm fıkhında “eşyada asıl olan mübahlıktır” kuralı esas alınmıştır. Buna göre Kur’an ve sünnette yalnız insan için zararlı olan hayvansal ve bitkisel gıdalar belirlenmiş, bunların dışında kalanların yenilip içilmesi serbest bırakılmıştır. Kur’an’da habâis (pis, murdar ve zararlı) terimi ile ifade edilen hayvanlardan örnek olarak lâşe, domuz, akmış hayvan kanı ile Allah’tan başkası adına kesilen hayvanlar sayılmış, Hz. Peygamber’in hadislerinde bunlara kıyasla azı dişiyle avını parçalayıp yiyen yırtıcı hayvanlar vb. leriyle kapsam genişletilmiştir. Bitki ve bitkisellerden yalnız insanı sarhoş eden, akıl ve iradesini serbestçe kullanmasına engel olan hamr (içki) ın zikredildiği görülür. Habâisten olup olmadığı şüpheli bulunan ahtapot, midye, istiridye gibi deniz hayvanları ile yılan, kaplumbağa, kirpi gibi kara hayvanları konusunda ise, bazı mezheplerce “insanların tiksinti duyup duymaması” nın ölçü alındığı ve bunların yenilip yenilmemesinin örfe bırakıldığı görülür.
Diğer yandan çiğ yendiği zaman insan bedeni için zararlı olan bir gıdanın, kaynatılmak veya bazı kimyevi değişiklikler yapılmak suretiyle, nitelik değiştirdiği de olabilmektedir. Kur’an âyetlerinde yenilmesi kesin olarak yasaklanan hayvanlar sayıldıktan sonra, zaruret halinde, bunların helal hale gelebileceğinin belirtilmesi ise “zarûretler sakıncalı olan şeyleri mübah kılar” ilkesini akla getirmektedir. Buna göre sağlıklı kimsenin yemesi ve içmesi haram sayılabilen çeşitli yiyecek ve içeceklerin, hâzık bir tabip tarafından tedavi amacıyla tavsiye edilmesi halinde helal hale geldiği görülmektedir.
Amerika Birleşik Devletlerinde, Helal ve Koşer’in çekişmesi: Helal Üretim İkazları
Dr. Merve Kavakçı
Helal gıda Amerika bağlamında oldukça yeni ortaya çıkan bir kavramdır. Son yıllarda, Amerikalı Müslüman sayısının artmasıyla birlikte, Müslümanlar kendilerini dinsel kimlikleriyle, sosyal ve politik hayatın farklı boyutlarında topluma ifade etmeye başladılar. Amerikan kültürünün çoğulcu doğası, Müslümanlar için helal gıdayı dini bir gereklilik olarak sunmalarına imkân vermiştir.
Bununla birlikte, Amerikalı Müslümanların rahatlıkla görülebilecek ve bariz bir eğilimi var ki Helal ve Koşer’in her ikisinin de bulunduğu durumda dahi, büyük ölçüde Koşer’i tercih etmektedirler. Bu makale, Amerikalı Müslümanlar tarafından Koşer’in, Helal’in üstünde önceliklendirilmesinin ardındaki temel sebepleri araştırmaktadır. Helal ve Koşer arasındaki çekişmenin ana unsurları tarihi, ilahi ve sosyopolitik çerçevede incelenecektir.
Helal Kavramına Üretici Yaklaşımları
Sıtkı ABDULLAHOĞLU
ASKON Genel Başkan Yardımcısı
Helal kavramına üretici yaklaşımları, ülkemiz ölçeğinde incelendiğinde ortaya çıkan sonuçlar aşağıda ifade edilen başlıklar altında değerlendirilebilir:
1) Zihniyet Problemi: Ekonomik hayatın hemen hemen tüm kriterlerini, epeyce zamandır piyasaların gerekliliği ve kapitalist telakkiler belirlemektedir. Zihinlere üşüşen ilk endişeler ekonomik endişeler olmaktadır. Bu yüzden üretimin gerçekleşmesinde asıl belirleyiciler, fiyat unsurları, rekabet unsurları ve pazar unsurları olmaktadır.
2) Küresel Ekonominin Gerçekliği: Günümüz şartlarında özellikle ekonomik faaliyetler açısından sınırların ortadan kalktığı bir süreç yaşanmaktadır. Dünyanın büyük bir köy gibi ulaşım ve iletişime müsait hale gelmesi, küresel rekabeti de beraberinde getirmiştir. Maliyet unsurlarının çok baskın olduğu üretim pazarı, diğer duyarlılıkların ertelenmesi anlayışını zorlayan bir güce sahip olmuştur. Dolayısıyla iklim ve inanış gözetmeksizin dünyanın her tarafında yapılan üretimler, maliyetler yüzünden tercih edilme noktasına gelmiştir.
3) Bilgi Eksikliği: Üreticilerde çok önemli handikaplardan bir tanesi de bilgi eksikliği problemidir. Genellikle iki alanda bilgi eksikliği kendisini göstermektedir. Birincisi, haram konusundaki “dini bilgi”, ikincisi, elde bulunan üretim malzemesinin içeriğinin ne olduğu konusundaki “analitik teknik bilgi”dir. Genellikle katkı maddelerinin içerikleri konusunda ciddi bir bilgi ve güven eksikliği bulunmaktadır.
4) Kamu Otoritesinin Gündeminde Yer Almaması: Üreticiler duyarlı olsalar bile çözmeyecekleri yığınla problemle karşılaşmaktadırlar. Bunların önemli bir kısmının kamu otoritesi arcılığı ile çözülebileceği düşünülmektedir.
5) Çözümler İçin Yetersizlikler: Duyarlı da olsalar üreticileri sıkıntıya sokan önemli yetersizlikler ve geç kalmışlıklar bulunmaktadır. İslam dünyası birçok alanda olduğu gibi kendi ihtiyaçlarını helal yoldan sağlama noktasında geri kalmıştır. Bu demektir ki üretimde ve belirleyicilikte birileri öne geçmiştir.
Bu durum maalesef bütün alanlarda kendisini göstermektedir. Bizler için zorunlu ihtiyaç olan; Yiyecek, İçecek; Giyecek, İlaç ve kozmetik alanlarının üretimlerinde karşı karşıya olduğumuz önemli sorunlar bu tarz sorunlardır. Bunlar sadece üreticilere bırakılacak kadar kolay sorunlar değildir. Tüketiciden başlayan duyarlılık anlayışı, geriye doğru tüm üretim halkalarına, devlete ve uluslararası boyuta kadar her aşamaya ulaştırılmalıdır.
Tüketici Talebi Açısından Helal Sertifika “Hâk” Mıdır?
Orhan Demir
Küreselleşen ekonomik düzende, “tüketicinin korunması” her geçen gün daha çok önem kazanmaktadır. Güçlü ekonomik düzenin küresel aktörleri karşısında, tüketici sağlığı ve güvenliği, tüketicilerin ekonomik çıkarlarının korunması ve en önemlisi “huzurunun sağlanması”, halihazırdaki yeni koruma mekanizmalarını zorunlu kılmaktadır.
Bu zorunluluğun oluşturan bir diğer etken; tüketicinin artan beklentilerinin karşılanması ve yakıcı rekabet ortamında mal ve hizmet sunan aktörlerin buna uygun pozisyon almalarıdır.
Bu temel tespitlerden hareketle; evrensel tüketici haklarından biri olan ve ekonominin globalleşmesi ile tüketicilere ait küresel haklardan daha fazla öne çıkan “bilgilenme hakkı” kapsamında, “Helâl Sertifika” konusundaki tüketici talebi ve beklentisi, bu talebin uluslararası ve ulusal hukuka uygunluğu, tüketici beklentilerinin karşılanmasında ortaya çıka(rıla)n sorunlar ve çözüm önerileri irdelenecektir.
Bir evrensel tüketici hakkı sayılan “bilgilenme hakkı” , tüketilen gıda ile ilgili birçok unsuru kapsarken; onu tüketen kişilerin sağlığına ve dini inançlarına uygun olup olmadığı meselesi de bu kapsama dahil olmaktadır. Ülkemizdeki tüketici doğru karar vermek için bu konudaki belirsizliğin giderilmesini talep etmekte; ürünlerin sağlığa uygunluğu, hijyenik, güvenli, kaliteli, korumalı ve temiz olma kriterleriyle beraber, dini inançlarıyla mutabık olmasını da arzu etmektedir. Bu sebeple, gıdalara helal sertifika verilmesini istemektedir.
Tüketici, haklarının korunmasını amaçladığı bu talebiyle; gıda sahtekarlığı, yiyeceklere hile karıştırılması ve bir tüketen olarak yanlış yönlendirilme gibi durumların önüne geçmeyi amaçlamaktadır. Bu konuda, “gıda etiketi” bilgisinin eksiksiz ve anlaşılır olmasını, gıdaların sağlığa uygunluğu ve dini inançlarına aykırı düşmemesi bakımından önemsemektedir. Bu talep doğrultusunda “Helal Sertifika” verilmesine yönelik bazı çalışmalar yapılmış, ancak çalışmalar çeşitli gerekçelerle engellenmeye çalışılmıştır. Tüketicinin bu talebi uluslararası ve ulusal hukuk acısından bir “hak” olmasına rağmen; talebe cevap oluşturacak incelemeler, yasaların ihlali diye nitelendirilmiş ve bu görüş basın yayın organları kanalıyla yaygınlaştırılarak, çalışmayı yapanlara yasaları ihlal etmek suçu isnat edilmiştir. Bu fikri savunanlar bir takım iddialar ileri sürmekte ve eleştirmektedirler.
Ancak, eleştirilerin mahiyeti irdelendiğinde, oldukça yersiz ve isabetsiz olduğu görülmektedir. Hatta uluslararası ve ulusal hukuk kuralları ile de kesinlikle bağdaşmamaktadır.
“Günümüzde Helal Kavramına Tüketici Yaklaşımları ve Problemleri”
Muhammet Efe
Veteriner Hekim, Tumer
Literatürlerde genellikle tüketim sözcüğü kullanmamıza rağmen bu kelime tam manasıyla kendi bakış açımızı yansıtmamaktadır. Tüketici kelimesi yerine talebkar kelimesi tarafımızca daha uygun görülmektedir. Çünkü dinimizde sınırsız ve hesapsız tüketim israf olarak nitelendirilmektedir. Tüketici kelimesi ise şuur altımıza iste istemez ihtiyaç karşılamak üzere mal ve hizmet kullanmayı değil sınırı olmayan bir tüketim bilincini yerleştirmektedir. Ancak bu tebliğde şimdilik yerleşik literatürü kullanacağız Dünya nüfusunun yaklaşık %20’si Müslüman’dır.
Hiç şüphesiz tüketim alışkanlıklarını belirleyen en önemli iki unsur inançlar ve kültürlerdir. İhtiyaçların ortaya çıkmasın da ve karşılanmasında bu iki unsur çok önemlidir. Her ne kadar coğrafyalar tarih bilinci ile birlikte kültürel yapının gelişmesini sağlasa da öyle bir faktör vardır ki sınır tanımaz ve kültürlerin de oluşumunda en önemli unsurdur ki o da dindir.
Dolayısıyla,din tüketim alışkanlıklarının oluşmasında da hiç şüphesiz çok önemli bir yer işgal etmektedir. Tüketici alışkanlıkları ve tüketim maddeleri konusunda diğer dinlere nazaran en fazla etki de İslam dininde görülmektedir. Dinimizin bu hassasiyeti her amelin insan fıtratını en uygun ve olumlu şekilde etkilemesi gerekliliğinden kaynaklanır.
Günümüz gıda maddelerindeki bilinen ve bilinmeyen bu keşmekeşler yüzünden tüketici artık ne yediğini bilemez duruma gelmiştir. Hele hele konuyu sadece sağlıklı beslenme olarak değil güvenilir gıda boyutuyla düşünen bir tüketici için helal-temiz belgeli ürün tanımlaması artık bir zorunluluk olmuştur. İşin doğrusu da gıdayı güvenilir ve sağlıklı olarak düşünmektir.
Sağlıklı ve güvenilir gıda nedir sorusuna tüketicilerin vereceği yanıtlar eksik fazla birbirine yakındır. Araştırma yapsın yapmasın, bir şekilde tüketiciler bu konuda yetersiz de olsa bilgi sahibidir. Ancak hangi gıda sağlıklı ve güvenlidir sorusuna tüketicinin yanıt vermesi zordur. Hele ürün sayısındaki bu denli artıştan sonra ürün içerikleri hakkında yeterli bilgiye sahip olmak, gıda ile uğraşan meslek dalları için bile sorun olmuştur. Üretimdeki mantık taleplere verilen arz cevabı olmaktan çıkmış, arz edilen ürünlerin tüketici tarafından talep edilme zorunluluğunu ortaya çıkarma şeklinde acımasız kapitalist güdülerin hâkimiyetine girmiştir.
Sağlıklı ve güçlü nesiller; bilinçli, eğitimli, sürekli kendini yenileyen sağlıklı bireylerden müteşekkildir. Bireylerin sağlıklı olması için sağlıklı beslenmesi gereklidir. Sağlıklı beslenme için ise sağlıklı ve güvenilir gıda zorunludur. Bu açıdan tüketicinin gıda bilincinde sağlıklı ve güvenilir gıda kavramlarının yerleşmesi gereklidir. Gıdalar saf ve doğal halleri ile doğru beslenme şekilleri bilinirse azami fayda sağlarlar. Bu açıdan bakıldığında beslenmede birinci öncelik doğal beslenme bilincinin yerleşmesi ve yenilen gıdalardaki katkı maddelerinin bilinmesi olmasıdır ki bu bilinç oturduktan sonra helal tüketimi de büyük ölçüde hallolunmuş olacaktır.
Saf haldeki ürünlerin helal olup olmadığı ayrımını yapmak tüketici için çok zor değildir.Ancak katkı maddeleri işin içine girdiğinde ya tamamen şüpheli olgusuyla hareket edip bunları tüketmekten uzak durmak veya konuyu derinlemesine incelemek gerekmektedir.Bu da tüketicinin kendisinin yapabileceği bir iş değildir.Bu araştırmaların ehil ve tarafsız kişilerce yapılması zorunludur. Bu araştırmalar başladığında ve tüketici de neyi tükettiğini bilmeye başladığında üreticinin haram ürün üretme ihtimali ancak bilinçli ve kasıtlı bir düşmanlıkla mümkündür ki bunun tedbirini almak ta bu araştırmacıların görevidir.
Helal kavramı biz Müslüman tüketiciler için gerek şarttır. Tükettiğimiz hiçbir ürünün haram olmaması gerekmektedir. Kendi kazancıyla başkalarının hakkına tecavüz etmeden kendi sağlığını bozsun bozmasın hiçbir tüketiciye tükettiği ürünle ilgili hesap sorulamaz. En tabii olan inançları gereği ve bireysel sağlık hakları gereği Müslüman tüketicinin de tükettiği ürünlerin helal olup olmadığı konusunu bilmesi ve bunun için gerekli tedbirlerin alınması da aslında kamu yönetiminin asli görevidir.
Gelecek; her zaman olduğu gibi doğruluk üzere olanlarındır.
Helal Ekonomik Sistemin Sosyal, Siyasî Ve Stratejik İmkânı
Mehmet Çelen
İslâm Hukuku Uzmanı
Helal ekonomik sistemin kendine özgü temel esasları mevcuttur. Bu sisteme, İslâm’ın iktisat nizamı da denir. Yüce Allah tarafından peygamberler aracılığıyla insanlığa gönderilen tek din olan İslâm, fert ve toplumların tabiatına ve karakterine uygun esaslar va’z etmiş ve iktisadın her alanıyla ilgili hükümler ortaya koymuştur.
Helal Ekonomik Sistem, batı bloklu kapitalist ekonomik sistem ile doğu bloklu Marksist/sosyalist ekonomik sistemin ve bütün beşeri sistemlerin biricik alternatifidir. Hıristiyanlığın dünya hayatından uzaklaştıran mistik anlayışından, Budizm, Maniheizm, Brahmanizm gibi Asya dinlerinde olduğu gibi sadece ruhu yücelten felsefelerden, Yahudiliğin kavmiyetçi temelinden uzak bir şekilde bağımsız olarak kendi esaslarını ortaya koymuştur.
Bu sistem, ilâhî, âhirete inanan,
dünyacı/seküler olmayan,
karşılıklı risk esası üzerine çalışan bir modeldir.
Her şeyden önce helal ürünlerin yenilmesi, içilmesi ve kullanılması emredilmiş, haram ürünlerin tamamı yasaklanmıştır.
Sosyal dayanışma ve dengeyi sağlayan zekât, farz kılınmıştır.
Toplumdaki her fert sigortalanmıştır.
Bu ekonomi, toplum ve toplumun fertleriyle empati kurar.
İşçi-işveren ilişkileri, iyilik temeli üzerine oturtulmuştur.
Ferdî mülkiyet uygun görülmüştür.
Faiz alıp-vermek yasaklanmıştır.
İhtikâr/stokçuluk yasaklanmıştır.
İsraf, saçıp savurma yasak edilmiştir.
Daha bunlar gibi sosyal dayanışmayı sağlayan, sosyal sefaleti yok edip, alt gelir gruplarının seviyesini yükselten ve siyasi otoritelere önemli görevler yükleyen bu sistem, stratejik olarak da uygulanabilir esaslara dayanır.
Altı milyarlık dünya nüfusunun 1,8 milyarını kapsayan İslâm dünyası, yeryüzünde yaşayan dört insandan birini oluşturmaktadır. Müslümanların yaşadığı bölgelerin jeopolitik konumu, yeraltı madenlerin ve yer üstü zenginliklerin sahibi, genç nüfusuyla büyük ölçüde çalışabilir insan kaynaklarına ve uluslar arası örgütlere sahip oluşu bu sistemin uygulanma imkânını daha da mümkün kılmaktadır.
ULUSLAR ARASI HELAL ÜRÜNLER PAZARl VE TÜRKİYE
Abdurrahman KAAN
Müsiad gıda-tarım sektör kurulu başkanı
Kaanlar Gıda San.veTic.A.Ş.
Gıda, giyecek, içecek, kozmetik, ilaç vs gibi alanlarda büyük bir ihtiyaç çağrıştıran helal ürünler pazarı bugün ülkemizde ve dünyada çok büyük bir nüfusa hitap etmektedir.
Sayılarla belirtecek olursak; son elli yılda yüzde 250 civarında bir artışla 1.8 milyara ulaşan ve şu anki yıllık %2.9’luk artış oranı baz alındığında, 24 yıl içerisinde ikiye katlayarak 3.6 milyar kişiye ulaşacağı tahmin edilen Müslüman nüfusun dağılımı şu şekildedir:
• Asya (Türkiye 72 milyon dahil) 1.240 milyon
• Afrika 490 milyon
• Avrupa (Rusya 27 milyon dahil) 52 milyon
• Kuzey Amerika 7 milyon
• Güney Amerika 3 milyon
• Okyanusya 1 milyon
• TOPLAM 1.793 milyon Müslüman yaşamaktadır.
Bu nüfusa karşılık verebilmenin peşinde olan üreticiler sadece Müslüman sanayiciler değil, aynı zamanda gayrimüslim üreticiler de vardır. Bugün, İngiltere’de Tesco, Fransa’da Carrefour, Amerika’da Walmart gibi birçok büyük zincir marketlerde gördüğümüz Musevi tüketicilerin yaşam tarzlarına hitap eden “koşer” sertifikalı ürünler büyük bir taleple tüketilmektedir. Özellikle Müslüman olmayan ülkelerde yaşayan Müslüman kesim bu ürünleri çaresiz tüketmektedir.
Helal ve koşer endüstrisi, tıbbi ürünler, kozmetik, deri eşyaları, otel ve katering hizmetleri gibi gıda dışı ürünleri de içine alacak şekilde genişletilebilirse, toplam helal ürünler pazarı yıllık 2,1 trilyon dolar olacakür. Sadece gıda bunun 860 milyar dolarını oluşturmaktadır.
Ülkemiz Türkiye, Stratejik Coğrafi konumu bakımından uluslar arası helal pazarında tüketiminin yoğun olduğu Ortadoğu pazarına çok yakındır.Dünyanın en büyük 17.Ekonomisi olması, gcçmişten gclen kültürû ve öncülüğü ile birlikte Müslüman bir ülke olması; helal ürünlerin uluslararası piyasaya arz edilmesinde çok ciddi pay sahibi olacağını ortaya koymaktadır.Tabii ki ihracatında Uluslararası geçerli helal sertifika sahibi ürünleri ile bu büyük pazarın en güçlü ülkesi olması mümkündür.
Helal Gıda Hakkındaki Yanlış anlamalar
Ahmed Sakr
Helal gıdalar hakkında pek çok yanlış anlamalar mevcuttur. Bu yanlış anlamaların altında bir yanda fıkhi bilgi eksikliği, diğer yanda ise bilimsel bilgi eksikliği bulunmaktadır. Ayrıca, İslam’ın ilk zamanları ile modern teknoloji ve günümüzde kullanılan prosedürler arasında da bilgi eksikliği vardır. Helal gıda hakkında doğru bilgi vermek için, Helal ve Haram arasında, Helal; Müstehab; Makbul; Caiz; Meşbuh; Mekruh; Haram gibi bir dizi aşamalar olduğu kabul edilmelidir.
Bu makalede yazar aşağıdaki terimleri hesaba katmak ve herbirini ayrı ayrı açıklamak istemektedir.
Yanlış Anlamalar: Helal ve Zebiha, Tahavvül ve İstihale, Organik ve İnorganik, Helal ve Koşer, Bilinmeyen kesim ve Bismillah diyerek yemek, sirke ve şarap sirkesi, Elma suyu ve elma şırası, Zeytin yağı, yağ ve katı yağlar, NaNO2 ve NaNO3,
Bilinmeyenler: DES(hormon), Östrojen
Yemler: Et, kan, iç organlar, çöp ve diğerleri.
Bu konuları tartışarak, müslümanların helal gıdalar hakkında nihai kararlarını vermeleri daha kolay olacaktır. Yine de, herhangi bir soru işareti olduğunda, kişiler gıda üreticisi şirketleri arayabilmeli ve bilgi tahkiki yapabilmelidirler. Ya da, helal sertifikalı olsun veya olmasın şüpheli gıdalar veya içindekiler hakkında, IFANCA gibi bu konuda bilgi neşreden organizasyonlardan ve şirketlerden bilgi edinebilmelidirler. Ayrıca, samimi müslümanlar, bu konuları, bilgi neşreden, bilimsel ve dini olarak ehliyeti olan müslümanlarla da müzakere edebilmelidirler.
Bu konuların farkında olamayan, bilim ve teknoloji hakkında yeterince bilgilendirilmemiş bir imam ile tartışmak yeterli değildir. Özellikle, genetik olarak değiştirilmiş yemlerin ve gıda ürünlerinin Amerika’daki büyük şirketler tarafından hayvanların beslenmesinde kullanımının artması gösterilebilir. Aynı şey burada da söylenebilir ki, bu konuları İslam inancında olmayan ve İslam fıkhı bilgisine sahip olmayan bir bilim adamıyla da tartışmak yeterli değildir. Yani, hem bilimsel hem de fıkhi açıdan liyakat sahibi birilerine ihtiyaç vardır.
Öyle umuyoruz ve dua ediyoruz ki, müslüman ülkeler el ele verecek ve böylece Helal gıdalar bilgili ve ehliyet sahibi enstitüler tarafından sertifikalandırılabilecektir, burada Amerika’da ve tüm dünyada.
Amerika’da Helal Gıda’ya Gıda Üreticilerinin Yaklaşımı
Muhammad Munir Chaudry, Ph
1980 yılından once Amerikan gıda üreticileri, helal kelimesini nadiren duymuşlardır. 80’li yıllarda, gıda hizmet sektörü, restorant zincirlerini Orta Doğu ve Asya-Pasifik bölgesine doğru genişletmeye başladılar. Amerikalı üreticiler, bu pazarlardan gelen talepleri karşılamak için, gıda ürünleri ihraç etmeye başladılar. Çeşitli amerikan markalarının Suudi Arabistan, Malezya ve singapur’daki isim hakkı sahipleri, helalliğini gözönünde bulundurmadan, varolan tedarikçileri kullanmaya devam ettiler. Malezya ve Singapur’da helal kurallarının yasalaşmasıyla, restorantlar, tedarikçilerinden helal sertifikalı et ürünleri talep etmeye başladılar.
1990’larda, helal sertifika istekleri kızarmış patates ve diğer gıda ürünlerine de yayıldı. Aynı yıllarda, besleyici katkı üreticileri şifalı bitkisel ürünler için Asyalı hünerini keşfettiler ve besleyici kapsüllerin, tabletlerin ve diğer ürünlerin ileri gelen üreticileri ve ihracatçıları oldular.
2000’li yıllarda, odak noktası Asya ülkeleri tarafından gıda katkıları ithal etmek ve yerel olarak üretim yapmak şeklinde değiştirildi. Amerikan katkı maddesi endüstrisi, süt katkıları ve soya katkılarındaki arz fazlası ile talebi karşılamak için devreye girdi. 2005’ten beri, gittikçe artan sayıda ilaç şirketleri Malezya’dan gelen talepler nedeniyle, helal sertifikalı ilaçların ve aşıların üretimine yönelik çalışmalar yapmaktadır. 20. yüzyılda, Amerikan helal gıda endüstrisi sadece ihracat yönünde büyüdü. 21. yüzyılda ise Nestle, Unilever, Abbott Gıda gibi şirketler ve diğer pek çok şirket 8 milyon helal tüketicisi gücünde olan yurt içi pazarına hizmet sunmayı araştırmaktadırlar.