Avrupa’da hızla artan Müslüman nüfusu, helal gıda sektörünün de büyümesine vesile oldu. Araştırma Merkezleri’nin verilerine göre, hâlihazırda Avrupa genelinde yaşayan Müslüman nüfus 50 milyona yaklaştı. Müslümanların nüfus artış hızı dikkate alındığında, bu rakamın 2023’de 58 milyona ulaşacağı tahmin edilebilir. Bu durum yerli-yabancı çok sayıda firmanın helal gıda sektörüne girmesine sebep oluyor. Mesela Nestle, Danone, Haribo gibi gibi tüm dünyada üretim yapan büyük firmalar helal sertifikasına sahip olduklarını, bir pazarlama stratejisi olarak her fırsatta dile getiriyorlar. Danimarka’da helal kesim sertifikasına sahip mezbahaların tamamı Danimarkalılara ait.
Son dönemde helal gıda sertifikası alabilmek için başvuru yapan Alman firmalarının sayısı hızla artıyor. Fransa ve İngiltere’de de durum farklı değil. Söz konusu firmalar helal sertifikasını sadece yaşadıkları ülkelerdeki Müslümanlar için değil, dünyanın değişik yerlerindeki Müslüman ülkelere ihracat yapabilmek için de talep ediyor. Bununla birlikte diğer bütün sektörlerde olduğu gibi helal gıda sektöründe yaşanan hızlı büyüme de beraberinde çeşitli sorunları getiriyor.
Her şeyden önce helal kesimle ilgili tartışmalar yıllardır dinmek bilmiyor. İlerleyen teknolojiye paralel yeni kesim teknikleri, sorunu çözmek bir tarafa daha da karmaşık hâle getiriyor. AB genelinde hayvana eziyet verdiği gerekçesiyle boğazlamanın yasaklanmasından sonra gündeme gelen tabanca ya da elektrikle şoklama veya daha da kötüsü gazla öldürme yöntemi, İslam’ın helal kesim konusundaki kuralları son derece açık olmasına rağmen, sadece sıradan Müslümanlar değil, din adamları arasında da büyük tartışmalara sebep oldu.
Yakın zamanda patlak veren at eti skandalı Avrupa’da ‘helal gıda’ tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Zira İrlanda ve Hollanda’da kesilen atlar, Avrupa’nın birçok ülkesine satılmıştı ve satın alanlar arasında ‘helal sertifikalı’ ürün sattığını iddia eden firmalar da vardı. Hollanda Gıda ve Tüketim Malları Güvenliği Kurumu (NVWA), at eti skandalıyla gündeme gelen W. Selten firmasının 2011‘den beri piyasaya 50 bin ton sorunlu et sürdüğünü açıklamıştı. Söz konusu etleri Avrupa genelinde 370 firma almıştı ve bunlar arasında sattığı ürünlerin üzerinde helal sertifikası bulunan bazı firmalar da vardı. İlk açıklama Danimarka’dan geldi. Danimarka Gıda İdaresi, Hollanda merkezli W. Selten firmasından et alan 14 firmayı açıkladı. Bunlar arasında Müslümanların sıklıkla tercih ettiği 2 firma da vardı
Bu durum ister istemez akıllara ‘helal sertifikası’ veren Avrupadaki kurumların güvenilir olup olmadığı sorusunu getiriyor. Hâlihazırda helal sertifikaları konusunda Avrupa genelinde faaliyet gösteren ve bütün İslami sivil toplum kuruluşları tarafından kabul edilen bir üst kuruluş bulunmuyor.
Türkiye’de helal sertifikası verme yetkisine sahip en önemli kurum olan Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği (GİMDES), geçen yıllarda Avrupa’da düzenlediği konferanslarla konuyu gündeme getirdi. Derneğin Başkanı Dr.Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER’e göre, Avrupalılar, Müslümanların helal gıda konusundaki hassasiyetinden rahatsız. BÜYÜKÖZER, Avrupa’da helal gıda sertifikası veren bazı kuruluşlarda da çok ciddi sorunların bulunduğunu kabul etmekle birlikte Avrupalıların helal gıda meselesine yaklaşımının problemli olduğunu söylüyor. BÜYÜKÖZER, “Helal ürün sektörü dünya genelinde 3 trilyon doların üzerinde pazara sahip. Bu durum ister istemez Avrupa’da birilerinin iştahını kabartıyor. Helal gıda sektörünü tamamen kontrolleri altına almak istiyorlar.” diyor.
Avrupa’da helal kesim ve helal ürün sorununun çözülmesi için neler yapılmalı? Avrupada yaşayan Müslümanlar öncelikle helal damgalarının istismar edilmemesi için güvenilir Helal ve Tayyib sertifikalama kurumlarını oluşturmalıdır. Bu kurumlar müslümanlara ürün üretmek isteyen müslim veya gayrimüslim firmaları sıkı denetim şartlarında tutarak helal ve tayyib ürün üretmeyi garanti altına almalıdır.
Türkiyede GİMDES’in öncülüğünde ve denetiminde gerçekleştiren HALAL DUNYA MARKETLERİ’ne benzer marketler açarak müslümanların helal ve tayyib ürün ihtiyaçlarını sağlayacak alışveriş merkezleri oluşturmalıdır.