+90 212 438 33 18 (PBX)

Antibiyotik Kullanımı, Kalıntı Sorunu ve Helal Gıda

Antibiyotik Kullanımı, Kalıntı Sorunu ve Helal Gıda

Modern hayvancılık ve gıda üretim sistemlerinde antibiyotikler, hayvan sağlığını korumada vazgeçilmez bir araç. Ancak bu ilaçların bilinçsiz kullanımı, yanlış doz uygulamaları ve uygunsuz karantina süreleri; et ve süt ürünlerinde antibiyotik kalıntısı riskini ortaya çıkarır. Kalıntılar yalnızca halk sağlığını tehdit etmekle kalmaz, aynı zamanda helal-tayyib gıda ilkeleriyle de çelişir.

Bir veteriner hekim olarak sahada en sık karşılaştığımız sorunların başında; üreticilerin antibiyotik uygulama protokollerini doğru şekilde bilmemesi, karantina sürelerine uyulmaması ve kayıt sistemlerinin zayıf olması geliyor. Geçen hafta bir üreticimiz aradı: “Hocam, ineklerimden birine antibiyotik vurdum ama sütünü dökmeye kıyamadım, tanka karıştırdım. Sorun olur mu?” Bu soru sadece bir kişinin değil, binlerce üreticinin kafasındaki soruyu yansıtıyor. Cevabım her zaman aynı: “Evet, hem insan sağlığı hem de helal gıda açısından büyük sorun olur.”

Helal-Tayyib: Sadece Kesim Meselesi Değil

Helal gıda denildiğinde çoğumuzun aklına ilk gelen kesim şekli oluyor. Evet, kesim çok önemli. Ancak helal kavramı bundan çok daha kapsamlı. Kur’an-ı Kerim’de Allah (cc) bize “helal ve tayyib” olan yiyeceklerden yememizi emrediyor.

“Tayyib” ne demek? Sadece “helal olan” değil. Aynı zamanda temiz, sağlıklı, zararsız, güvenli olan anlamına geliyor. Yani bir gıda helal kesimle elde edilmiş olabilir ama içinde insan sağlığına zarar verecek maddeler varsa, o gıda artık “tayyib” değildir.

İşte antibiyotik kalıntıları tam da buraya giriyor. Bir ineğin sütünde veya bir koyunun etinde antibiyotik kalıntısı varsa, o gıda artık ne temiz ne de sağlıklıdır. Dolayısıyla helal-tayyib olma özelliğini kaybeder. GİMDES standartları da antibiyotik kalıntısının “sıfıra yakın” seviyede olmasını şart koşar.

Antibiyotik Kullanımının Temel Prensipleri

Hayvanlarda antibiyotik kullanımı hem bilimsel hem de etik sorumluluk gerektirir. Antibiyotikler yalnızca doğru teşhis konulduğunda, doğru doz ile, uygun süre boyunca ve veteriner hekim kontrolünde kullanılmalıdır.

Ancak sahada sıklıkla rastladığımız gerçek, üreticinin “ölçüsüz ve reçetesiz” kullanıma yönelmesidir. Hayvanlar da tıpkı bizler gibi hastalanıyor. Bir inek zatürree olabilir, bir koyun ayak hastalığına yakalanabilir, bir buzağının bağırsak enfeksiyonu çıkabilir. Bu durumlarda antibiyotik kullanmak gerekiyor, hayvanı kurtarmak için.

Sorun şu: Bazı üreticiler “hasta olmadan önce vurdum, önlem olsun” diyor. Bazıları “hayvan daha hızlı büyüsün” diye düşük doz sürekli veriyor. Bazıları da “komşu ne kullandıysa ben de onu kullanayım” mantığıyla hareket ediyor. Bu durum yalnızca dirençli bakterilere yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda gıda ürünlerinde kalıntıların birikmesine neden oluyor.

Kalıntı Nedir ve Neden Bu Kadar Tehlikeli?

Antibiyotik kalıntısı, hayvana verilen ilacın vücutta metabolize edilip atılamamış kısmının et, süt, yumurta gibi hayvansal ürünlerde bulunmasıdır. Basit bir örnekle açıklayalım: Size grip olduğunuzda doktor antibiyotik yazdı, 5 gün kullanmanız gerekiyor. Siz 2 gün kullanıp bıraktınız. Ne olur? Mikroplar tamamen ölmez, dirençli hale gelir. Bir sonraki hastalığınızda o ilaç artık işe yaramaz.

Hayvanlarda da aynı şey oluyor. Ama kritik bir fark var: Hayvan iyileşse bile, vücudunda bir süre daha o ilaç kalıyor. Kanında, sütünde, etinde, organlarında… İşte bu kalana “kalıntı” diyoruz.

Şimdi düşünün: Her sabah içtiğiniz sütün içinde her gün birazcık antibiyotik olsa… Fark etmezsiniz belki ama vücudunuz fark eder. Bağırsaklarınızdaki yararlı bakteriler zarar görmeye başlar. Bağışıklık sisteminiz zayıflar. Ve en kötüsü, gelecekte gerçekten antibiyotiğe ihtiyaç duyduğunuzda ilaçlar işe yaramaz hale gelir.

İnsan Sağlığına Etkileri

Antimikrobiyal Direnç: Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl 1,3 milyon insan antibiyotik direnci yüzünden hayatını kaybediyor. Kalıntılı gıdalar bu direncin gizli itici gücü. Düşük dozlarda sürekli antibiyotik maruziyeti bakterilerin dirençli suşlarının gelişmesine neden oluyor.

Alerjik Reaksiyonlar: Penisilin ve benzeri antibiyotiklerin kalıntıları, özellikle çocuklarda ciddi alerjik reaksiyonlara yol açabiliyor. Çocukların vücudu yetişkinlerden çok daha hassas, bağırsaklarındaki faydalı bakteriler henüz tam oturmamış durumda.

Bağırsak Florasının Bozulması ve Biyoteknolojik Üretimin Etkilenmesi: Sürekli düşük doz antibiyotik alımı bağırsak florasını olumsuz etkiliyor. Bu durum sindirim problemleri ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açıyor. Ayrıca yoğurt, peynir kültürleri antibiyotik varlığında çalışmıyor, üretim tamamen bozuluyor.

Birçok uluslararası çalışmada, tüketilen her 10 çiğ süt örneğinin 1’inde iz seviyede antibiyotik kalıntısı bulunduğu gösterilmiş. Bu istatistik ne kadar ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.

Zeki AYGUR (Veteriner Hekim)

🎶 Gimdes Radyo Yayını