Hayır, hayır…bu kadarı da olamaz! der gibi mırıldandığınızı tahmin ediyoruz. Biz de bilmiyorduk, ama bu işle iştigal eden kardeşlerimizden gelen bir mektubda anlatılanlar doğru ise bu yazımızın başlığı da doğru konmuş oluyor.

İşte bize gelen mektubu yorumsuz olarak bilginize sunuyoruz.

“Kuyum sektöründe hizmet veren bir mücevher firmasıyız. Ürünlerin parlatılması için kullanılan cila sabunları yurt dışından ithal edilmekte. Sektörün içinde domuz ve mamullerinin kullanıldığını duymaktaydık. Bunun neticesinde sektördeki toptancı kuyumcular, ustalar, ürün tedarikçileri, ürün toptan tedarikçileri ile yaptığımız istişarelerde, cila sabunlarının içinde domuz yağı olma ihtimalinin bulunduğunu öğrenmiş bulunmaktayız. Hatta ürün temizliği için kullanılan bazı fırçalar ise domuz kılından üretilmekte. Yurt dışı üretici firmaları ürün içeriğini sadece ‘katkı maddesi bulunmaktadır’ şeklinde belirtmekteler. Cila hemen hemen her sektörde önemli bir öğe, bu bizim sektörümüzde de ürün estetiği açısından oldukça önemli.

Bu sebeple ürün parlatılması için ürün özenle cilalanıyor. Neticesinde içinde az miktarda da olsa cila kalmakta. Örneğin 4 gr bir yüzükte 0-1 gr arası kalabilmekte. Cila sabunun tam içeriğini ve içinde domuz yağının hangi miktarda olduğunu bilemediğimizden, kalan 0-1gr cilanın ne kadarının domuz yağı olduğunu bilememekteyiz.

Cila konusuyla alakalı edinebildiğimiz bilgi çok kısıtlı. Miktarlara ulaşamadık. Dolayısıyla bir ürünün içinde necis miktar nekadar ? Bu bilinmezlik içinde namaza ibadete mahsuru nedir? Mesuliyetimiz ? Ehveni şer nedir ? Ne yapılması gerekir ? Ortada bir çok soru bulunmakta.

Sektörde bireysel olarak yapılacak şeyler oldukça kısıtlı. Sektör gıda sektörü gibi manen belli kaygılar taşıdığı söylenemez. Hatta bu konuyla alakalı yaptığımız araştırmalar oldukça tuhaf karşılanıyor. Bu şartlar altında yapmamız gereken nedir?”