<
Bu yazımızla Avrupa’da yaşayan kardeşlerimize seslenmek istiyoruz. Son 40-45 senedir. Avrupada yaşayan Müslümanların sayısı önemli miktarda artmış bulunmaktadır. AB’de bugün 30 milyon Müslüman yaşıyor.
Bize Avrupa’da yaşayan bir kaybolan bir şahıstan gelen bir mesajı ibret nazarlarınıza aynen sunuyoruz:
“Gönderenin İsmi: Ali Kosaman
Mesaj: Benim en önemli boykot mesajım türkiyede üretilen tüm gıdalaradır. Bizler sürekli olarak yabancı menşeli gıdaları tüketerek dört çacuğumla son derece sağlıklı yaşıyoruz. Özellikle nasıl beslendiği bilinmeyen yerli hayvanları tüketmektense, domuz eti yenmelidir. Son derece faydalı. Allah bizleri sürekli zehirleyen cahil, bilgisiz ve geri kalmış insanların ürettiklerinden korusun. Amin.”
EVET Bu mail AB’de yaşayan halen kendisini Müslüman zanneden bir aile reisinden gönderildi.
Nüfusları ne kadar yoğun olursa olsun. Avrupa ‘daki Müslümanlar, devlete ve topluma hakim durumunda bulunan gayr-i müslimlerin idaresi altında yaşamaktadırlar. Müslümanlar bu toplum içinde gayr-i İslami adet, görenek kanun ve mevzuatlara muhataptır. Tabiidir ki böyle bir ortamda İslamı yaşamak isteyen müslümanlar için pek çok güçlükler ve tehlikeler mevcuttur.
Bu güçlük ve tehlikelerin başında da hergün yemek zorunda olduğumuz “gıda maddeleri” gelmektedir. Dinimiz İslam, yenilen, içilen gıda maddeleri üzerinde haram, helal veya şüpheli durumlarına göre birçok hükümler getirip bu mevzuya önem verdiği halde, maalesef, müslümanım diyen geniş kitleler bu şuurdan mahrum bir hayatı yıllarca yaşayarak bugüne kadar gelmişlerdir. Meselenin daha üzücü tarafı ise yıllar boyunca bu insanlarda topladığı paralarla kurulan ve bu maddi imkanları şuursuzca harcayan İslami görünümlü teşkilatlar ise, bu çok hayati ehemmiyete haiz meseleye en küçük bir mesai sarfetmemişlerdir.
Ne acıdır ki açılmış bir çok Müslüman bakkal, dükkanlarında Helal Gıda levhası asmalarına rağmen, müşterilerine bilerek, bilmeyerek harıl harıl haram gıda maddeleri satmaktadırlar. Halbuki Müslüman’ım diyen herkes bu hususta mesuliyet taşımaktadır.
Şüphesiz dinimizde zorluk çıkarmak yoktur. Ancak, binlerce kilometrelik yolları aşıp, çoluk çocuğu ile bilmediği, tanımadığı insanların arasına katılıp, para kazanmayı becerebilen insanların da yedikleri gıda maddelerini bilgili ve şuurlu olarak dikkat etmelerinde de fazla bir güçlük olmasa gerektir.
Burada bir hatıramı nakletmek istiyorum. Tam 30 yıl evvel Köln’de Milligörüş’ün Neusser Str.deki eski merkezinde oturuyorken kapı çalındı. İçeriye 25-26 yaşlarında bir Alman genç selam vererek girdi. “Şaşırmayın ben 6 ay önce Müslüman oldum. Almanca Kuran ı Kerim okuyorum. Öğrendim ki dinimizde yeme içmemizin helal olması çok önemli. Alman marketleri ise çoğunluk haram maddeler satıyor. Artık oralardan alışveriş yapmıyorum. Size gelişimin sebebi sizi size şikayet etmek için. Sizler ne biçim teşkilatlarsınız ki üyeleriniz hergün Alman marketlerden dışarı çıkmıyor. Neden onları uyarmıyorsunuz? Size baksaydım asla ben Müslüman olamazdım. İyi ki elime Almanca Kuran ı Kerim geçti de aradığım dinimi orda buldum.” Bu acıklı konuşmayı yapan Dortmund üniversitesinde Bilgisayar doktorası yapan Dinimizle şerflenmiş bir gençti. 30 yıl sonra kimbilir kendisi şimdi nerelerdedir. Ama O güzel insanın o güzel tebliği halen yaşıyor.
HELAL GIDA ile ilgili ilk yazılarımı bu gencin bu tebliğinden sonra Almanyadaki HİCRET mecmuasında yazmaya başlamıştım.
HARAM YEMENİN AFETLERİ:
Haramı , helali araştırmadan herşeyi midemize indirdiğimiz için ibadetlerimizden zevk alamıyoruz. Yazımızın başında aldığımız İmam-ı Azam (K.S)’un sözü ne kadar ibretleridir. <
Harama helale dikkat etmediğimiz için İslam düşmanlarına karşı da korkak ve pısırık oluyoruz. Müslüman kardeşlerimiz arasında da muhabbetli ve merhametli olamıyoruz. Müslümanlar olarak heryerde horlanıyor, zelil bir hayat sürüyoruz. Devletimiz olmadığı halde, devlete gidecek ciddi çalışmalar yerine dostlar alışverişte görsün kabilinden 1-2 mescid açarak , birkaç vaaz dinleyerek miskin ve zelil bir hayat sürdürüyoruz.<< Hayat; iman ve cihad’dır>> düsturunu unutmuşuz.
Avrupa ‘da yaşan 10 milyona yakın çocuğumuz ise tamamen dinlerini, imanlarını, ibadetlerini kaybedecek bir noktaya gelmiştir. Adeta farkına varmadan Kunta Kinteleştiriliyorlar. Çocuklarımıza dinlerini öğretecebileceğimiz ciddi çalışmalarımız ve müesseselerimiz de yok. Çoluk çocuğumuza yedireceğimiz gıdaların helal olup olmadığını araştıracak ekiplerimiz de yoktur.
İslamın hakikatlerini korkmadan, çekinmeden tavizsiz olarak anlatabilecek hocaefendilerin de hem sayıları az hem de bu gibi zatlar her geçen gün yeni yeni zulümlere düçar oluyorlar. Üzerimizdeki bu meskenet ve zilleti atıp silkinmek zorundayız. Bu da yine helal lokmaya dayanıyor. Yediğimiz gıda maddelerine ne kadar çok dikkat edersek göreceğiz ki takvamız da o nisbette artacak, İslam’ı yaşamak hususunda cesaret kazanacağız. Kısa zamanda birbirini seven güçlü bir ümmet haline geleceğiz inşallah.
KuntaKinte ne demektir? Asırlar önce Amerikalı beyaz adamın çeşitli zulümlerle toplayıp Amerikaya köle olarak götürdüğü Müslüman zencilerin asimilasyon sonucu oluşan kimliksiz yapısının adı.