GİMDES Yayınları

Yeni Dünya Düzeni ve Helal Gıda

Dergi Abonelik

SORULAR SİTESİ

Tescilli Logolarımız

GİMDES.org eBülteni

* = doldurulması zorunludur

tarafından desteklenmektedir MailChimp!

YÜZYIL ÖNCESİNE GÖRE HAYATIMIZDA HELAL-HARAM AYIRIMI DAHA MI ZORLAŞTI?

YÜZYIL ÖNCESİNE GÖRE HAYATIMIZDA HELAL-HARAM AYIRIMI DAHA MI ZORLAŞTI?
22/06/2018
Geçmişimizde Müslüman topluluğu olarak Helal –haram ayrımı daha mı kolaydı? Entegre Gıda Endüstrisi kavramının ortaya çıkması ile nasıl bir değişim yaşandı? 

Dr. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER

Yaşadığımız son yüzyıldan önce, yani henüz globalleşmemiş olan bir dünyadan bahsettiğimiz takdirde, geçmişimizde her şeyin daha doğal, daha lezzetli, içeriğinde gıdayı korumak, renklendirmek, tatlandırmak raf ömrünü uzatmak adına menşeinin ne olduğu dahi belli olmayan, bir şeylerin katılmadığı bir dönemden bahsediyoruz demektir. Bu dönemde fast-food yeme kültürü gibi batı modernitesinin İslam toplumlarına adeta dayattığı bir beslenme kültürünün henüz yeme içme adabımızı, beslenme biçimimizi, alışverişimizi, sağlığımızı etkisi altına almadığı dönem elbette daha huzurlu daha sağlıklı bir dönemdi. Endüstriyel üretim sonucunda yaşanan değişiklikler sonucunda maalesef geleneksel ev ekmeğimiz, ev yoğurdumuz, ev turşumuz vb. gıdalarımız bugün şehirleşme uygulamaları ile market raflarında, alışveriş merkezlerinde diğerlerinin iki katı fiyatlarla yerlerini taklitleri olan ev tipi yoğurda, köy ekmeğine, köy yumurtasına bırakmıştır.

Yüzyıl önce henüz modernitenin kıskacında bugün ki kadar kalmamış olan tükettiğimiz gıdalarımız, içi katkı maddeleri ile donatılmamış, koruması kendine özgü şartlar içerisinde gerçekleşirken, bugün yerlerini sentetik, doğala özdeş, yapay tatlandırıcılı, renklendiricili, koruyuculu olan bir içeriğe bırakmıştır.

Özellikle son 70-100 yıl içinde doğal olmayan, işlenmiş ve ekseriya tüketiciler tarafından ne olduğu bilinmeyen katkı maddeleri konulmuş gıdalar, margarin gibi kimyasal yolla katılaştırılmış, ayçiçeği yağı, gdo’lu mısırözü yağı, kanola yağı, soya yağı gibi sıcak preslenmiş sıvı yağlar aşırı şekilde kullanılmaya başlanmış; buna karşılık taze sebze, meyve ve zeytinyağla ve halis tereyağla pişirilmiş tencere yemeklerinin tüketiminde de belirgin bir azalma olmuştur. Bütün bunların sonucunda karşılaştığımız durum ise; gen yapımız ve buna bağlı vücudumuz, gerçekleşen bu kimyasal reaksiyonlar sonucunda doğal olmayan yiyeceklerin tümü ile başa çıkacak yeteneğe sahip olamamıştır.

Genler ve yiyecekler arasındaki bu uyumsuzluk hali şişmanlık, diyabet, koroner kalp hastalığı, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, müzmin yorgunluk , kanser ve osteoporoz (kemik erimesi), çocuklarımızda hiperaktiflik, alerjik reaksiyonlar, beyinsel travmalar gibi son yıllarda müthiş artış gösteren çok sayıda müzmin hastalığa neden olmaktadır. Bu hastalıklardan korunmak istiyorsak mümkün olduğunca yıllar öncesine benzeyen Helal ve Tayyib bir beslenme programı uygulamalıyız. Mahallemizin fırıncısından yayılan mis gibi ekmek kokularını, eve götürürken kiloluk ekmeklerin kenarlarından kopartarak yediğimiz ekmeğin lezzetini artık hasret duyguları içerisinde hatırlıyoruz.

Bu devran böyle gitmez. Mutlaka bir eylem yapmalıyız. Marketlerimizi sorgulamalıyız, fırınlarımızı sorgulamalıyız, kasaplarımızı sorgulamalıyız, üreticilerimizi sorgulamalıyız, ilgili STK’larımızı ve kamu kurumlarımızı sorgulamalıyız. Hakkımız olan Helal ve Tayyib hayat nizamımızı talep etmeliyiz. Hakkını vermeyen ne kadar günahkârsa, hakkını aramayanın da aynı derecede günahkâr olacağını asla unutmayalım.

Comments are closed.