GİMDES Yayınları

Yeni Dünya Düzeni ve Helal Gıda

Dergi Abonelik

SORULAR SİTESİ

Tescilli Logolarımız

GİMDES.org eBülteni

* = doldurulması zorunludur

tarafından desteklenmektedir MailChimp!

MEVLİD-İ NEBEVİ VESİLESİ İLE PEYGAMBERİMİZ(S.A.V)’İN DÜNYAYI ŞEREFLENDİRDİĞİ GÜNÜ YAD EDİYORUZ

MEVLİD-İ NEBEVİ VESİLESİ İLE PEYGAMBERİMİZ(S.A.V)’İN DÜNYAYI ŞEREFLENDİRDİĞİ GÜNÜ YAD EDİYORUZ

18/11/2018

Resûl-i Ekrem, Habeşistan’ın Yemen valisi Ebrehe’nin Kâbe’yi yıkmak üzere Mekke’ye saldırdığı ve Fil Vak‘ası denilen olayın meydana geldiği yıl doğmuştur. Araplar’da “nesî” geleneğini göz önüne alanlara göre bu tarih mîlâdî 569, bazılarına göre ise 570 veya 571’dir. Yine genellikle kabul edildiğine göre Rabî’ul evvel ayının 12’sinde ve gündüz dünyaya gelmiştir.

“Hani, Allah, Peygamberlerden: And olsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz diye söz almış ve Bunu kabul ettiniz mi, verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi? demişti. Onlar, Kabul ettik demişlerdi. Allah da, Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım” (Âli İmrân, 81)

“Ey Muhammed! Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiyâ, 17)

“Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik” (Sebe, 28) 

Ayetlerinde açıkça belirtildiği gibi, rahmet Peygamberini (s.a.v) bütün dünya beklemekteydi. Hz. Musa aleyhisselâma gönderilen Tevratta; müjdeci, uyarıcı, katı yürekli olmayan, sokaklarda bağırıp çağırmayan, kendisine yapılan kötülükleri iyilikle karşılayan, affeden özellikleriyle anlatılan Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in gelişini, herkes hasretle bekliyordu. Kurân’ın ifadesiyle Hz. İsa onun gelişini şöyle müjdeliyordu:

“Hatırla ki, Meryem oğlu İsa: Ey İsrailoğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim, benden önce gelen Tevratı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim” (Saf, 6)  demişti.

Kurân’ı Kerim’den önce gelen bütün kutsal kitaplarda, Peygamber Efendimiz(sav)’in geleceğinden ve özelliklerinden söz edilmiştir. Ancak Hristiyan ve Yahudi din adamları bu gerçeği gizlemişler ve tahrif etmişlerdir. Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitaptaki peygamberi), öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir grup bile bile gerçeği gizlerler.’’ (Bakara,146) ayeti bu gerçeği vurgulamaktadır.

“Muhabbete en çok lâyık olan beşer Sen’sin. Senin sevgini, başta kendi gönlümüzde ve tüm insanlığın gönlünde, İslâm’a hizmet etmeyi diri tutmamız için, Sana “Habîbim!” diyen Vedûd olan Allah’tan yardım diliyoruz. Çünkü Sen’i lâyıkıyla sevmek, Sana “Sevgilim” diye hitâb eden Rabbimizi de lâyıkıyla sevebilmeye bir vesiledir diye ümid ediyoruz.

Sultanımız, cürmümüze rağmen bizi sev, sevdiklerine sevdir ve şefaatinle sevindir…Hiçliğimizin dahi idrakine varamamış bizler, Senin yaratılışının en önemli harcı olan muhabbetle, gönlümüzü Senin gönlüne raptetmek istiyoruz! Şefaatinle ferahnak etmezsen eğer, halimiz nice olur Efendim! Senin insanlığa sunduğun o sıcak iklime bugün ne kadar muhtacız ya Rasulallah (s.a.v)”

Rabbimizden, O’nun yüzü hürmetine bizi bağışlamasını, bizi affetmesini ve O’na layık olacak bir ümmet olmamızı gönülden dileyelim. 

Comments are closed.